11 Mart 2011 Cuma

Armut-2 // Dans

Bu seferki şarkı, benim için Londra'nın özellikle ilk dönemi ile özdeşleşmiş bir şarkı.
Klibin siyahlığı, beyazlığı, griliği de burayı anımsatıyor bana, her ne kadar ordaki mekan Fransa olsa da.

Bu şarkıyı dinleyip de sevmeyen var mıdır, varsa bana da anlatır mı nasıl sevilmez? (:

Keyifli okumalar.
---------------------------------------


 




En kötüsü kendine kızmak.
Vazgeçemediğine bir türlü
Belki bir dondurmayı yemekten
Belki bir şarkıyı dinlemekten
Belki birini sevmekten
Veya bir türlü kimseyi sevememekten.




En kötüsü kendinle kavgalı olmak
Çünkü bu işin barışması da kavgası gibi
Niye, ne zaman kavga etmeye başladığını anlamadığın gibi
Geçip gidiyor işte fark edemeden, ne ara bitirdiğini.
Yaşanıyor bir şeyler ama..
Dönüp bakınca gördüğün geriye
Başı sonu belirsiz,
Karman çorman bir zaman dilimi.

En kötüsü kendini affedememek
Kendine aynı sözü defalarca verip tutamamaktan ötürü.
Aynı hatayı üst üste, üst üste yaparak kendine ceza vermek.
İnsan niye kendine ceza verir, anlayamadan bir türlü.

En kötüsü sadece siyahlara ve beyazlara koymak kendini.
Ya siyahlarda, ya beyazlarda yaşamak hayatı
Ya heplerde, ya hiçlerde olmak
Sanki ortası yokmuş gibi.
Her duygu içinde hissettiğin,
Kelebeğin bir günlük ömrü gibi.

En güzeli de ne biliyor musun?
Don Kişot olup yel değirmenlerine savaş açabilmek bazen.
Bazen bildiğin halde bilmiyormuş gibi yapmak.
En güzeli, affetmek kendini.
En güzeli, dans etmek ve her şeyi unutmak.
Başta mısın sonda mısın,
Siyahta mısın beyazda mısın,
Geçmişmiş  gelecekmiş umrunda olmadan.
Dans ederken, sadece o anda olmak.
Kendine rağmen şansını denemek en güzeli;
Kendini de alıp,
Hep dans edercesine yaşamak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder